Fransız ama gönlünü Almanya’ya kaptırmış bir sınır
kenti Strazburg… Germen dilinde “yolların kesiştiği kale”
demek. Avrupa’nın Bağdat’ı, aynı zamanda birçok Avrupa
kurumunun da beşiği... Ancak diplomasinin soğuk nefesini ensesinde
hissetse de Strasbourg, mimarisiyle ve üniversiteli nüfusuyla
Fransa’nın en misafirperver şehirlerinden biri…
Tarihi MÖ 12’ye kadar uzanan Strazburg, 12 yıldan 16. yüzyıla kadar Roma İmparatorluğunun en önemli kentlerindendi. Şehir, 1681’de Almanlardan Fransızlara geçti.. 1789 Fransız Devrimi ile kimliğini tamamen yenileyen Strazburg, ülkenin milli marşı, ‘La Marseillaise’in bestlenmesine tanıklık etti. 1988’de 2000’inci yaşını kutlayan şehrin merkezi, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO’nun kültür mirasına dahil edilerek onurlandırıldı...
Ren Nehri'nin batı kolu olan Ill Nehri üzerinde bulunan Strazburg’un merkezi,, nehrin ortasında kalan bir ada. Bu ada birçok tarihi ve turistik yapıya evsahipliği yapıyor… Bunlardan ilki Dünyanın 6’ncı en uzun katedrali olan Notre Dame,… Katedral şehrin her noktasından görülebildiği için de turistlerin kutup yıldızı ve 142 metrelik bu dev gotik yapı,, Strazburg’daki ilk durağımız…
İnşaasına Roma İmparatorluğu döneminde 1015’te başlanan katedral, neredeyse 400 yılda tamamlanmış… Ön cephesinde yer alan eski ahitten hikayelerin tasvirleri görenleri büyülüyor. İçerisinde yer alan astronomik saat de türünün en güzel örneklerinden. 1300’lerden bu yana sadece 3 defa yenilenen saat, 200 yıldan fazladır çalışıyor… İçeri girmişken 142 metrelik kuleye tırmanmamak da olmaz. 332 basamağı çıkma gücünüz varsa sizi karşılayan manzara tüm yorgunluğa değer…
Katedral Meydanı’ndaki Kammerzell, Strazburg’un en eski evi.. 15. yüzyılda tüccarların kullandığı bu yarı ahşap yapı, bugün restoran olarak hizmet veriyor… Klasik ve modern Fransız mutfağının özellikle Alsaz yemeklerinin en güzel örneklerini tatmak istiyorsanız, uğramanızda fayda var.
Meydan’daki
turun ardından Katedral’in tam karşı sokağından indiğinizde
kendinizi Strazburg’un alışveriş bölgesinde buluyorsunuz. Sağa
doğru yürüyünce karşılaşacağınız meydan “Place
Gutenberg”. Gutenberg’in matbaayı Strazburg’da icat ettiği
düşünülürse, isminin bir meydana verilmesi kaçınılmaz. Bu
küçük meydan, ikinci el kitap pazarı ve turistler kadar
Strazburgluların da keyifle bindiği bir atlıkarıncaya da
evsahipliği yapıyor.. Gutenberg’den sonraki meydan “Place
Kleber”. Çevresi birçok mağazayla çevrili bu meydan, buluşma
merkezi ve kentin kalbi…
Strazburg’a gidip de “Petit France”ı görmemek olmaz. Almanların ismini verdiği bu ufak kanallar bölgesi, yarı ahşap Alsaz evleri, hediyelik eşya dükkanları, restoranları ve pub’larıyla şehir sakinleri ve turistlerin gözdesi…
Yeşil şehir
Şehir merkezi dışında Strazburg, kanalları, parkları ve bahçeleriyle ün salmış. Bunlardan en önemlisi Orangerie ve Botanik Bahçesi. Avrupa Konseyi’nin hemen yanında yer alan Orangerie, kentin en eski parkı. İçinde bir göl, bir şato bir de hayvanat bahçesini barındıran bu yemyeşil park, piknik alanı olarak ideal.Piknik sepetinizi kapıp, Alsaz bölgesinin sembolü leyleklerle güzel bir öğleden sonrası geçirmenizi tavsiye ederiz… L'Observatoire yani Gözlemevi Kubbesi 'nin eteğindeki Botanik Bahçesi de görmeye değer. Neredeyse 400 yıllık bir geçmiş olan 3,5 hektarlık bu alan, dünyanın dört bir yanından 6 bin çeşit bitki türünün 15 binden fazla örneğine ev sahipliği yapıyor.
Strazburg’da gezmenin en kolay iki yolu toplu taşıma ya da bisiklet.. Hem yollarda hem de kaldırımlarda yer alan bisiklet yolları şehrin dört bir yanına kolayca ulaşmanızı sağlıyor… Ayrıntılı bir şehir planı ve kiralık bir bisikletle gidemeyeceğiniz yer yok gibi. Bir diğer yöntem de şehrin gelişmiş toplu taşıma sistemi. Şehir merkezinde L’homme de Fer’e yürüyüp buradan Esplanade yönüne giden tramvaya binin. Botanik Bahçesi için Observatoire durağında inin. Orangerie içinse aktarma yapmak durumundasınız. Republique durağında inin. Bischeim yönüne giden 6 numaralı otobüse geçin, Orangerie durağında inin. Gözünüz korkmasın, Strazburg ‘un dakik tramvayları ve otobüsleri ile kaybolmanız mümkün değil… Şehrin mimarisini görmenin en güzel yolu ise tabiî ki bot turları. 1 saati bulan bu turlarla Strazburg kanallarında sefer yapmak mümkün. Turlar Katedral’in hemen yanındaki Rohan Sarayı’nın kıyısından kalkıyor…
Ne yenir ne içilir?
Strazburg diplomatik misyonu dışında aynı zamanda bir üniversite şehri… Bu nedenle şehrin birçok noktası restoranlar, barlar ve gece kulüpleriyle dolu…
Katedral’in karşı sokaklarından Rue de la Douane, Alsaz mutfağıyla ün salmış bir restoran, L’ancienne Douane”ın adresi. Bu klasik restoran Yaz aylarında terasıyla da hizmet veriyor…
Les 3 Brasseurs, hesaplı bir yemek için ideal… Gençlerin tercih ettiği bu mekan, şehrin en iyi “tarte flambee”leri ve biralarını yapıyor. “Tarte Flambee”yi Alsaz lahmacunu olarak adlandırmak yanlış olmaz…Ev yapımı Bira-lahmacun ikilisi Strazburg’da çok tutan bir menü.. Rue des Veaux’da bulunan bu şirin restorana şehir merkezinden yürüyerek ulaşabilirsiniz..
Petite France’daki restoranların en popülerleri “Maison de Tanneurs” ve “L’ami Schutz”.. “Maison de Tanneurs”,Alsaz bölgesinin en ünlü yemeklerinden Choucroute (şukrut)’un evi olarak biliniyor. Lahana ile bir sorununuz yoksa bu et yemeğini tatmadan Strazburg’dan ayrılmayın. “Foie Gras” yani kaz ciğerinin adresi ise “L’ami Schutz”. “Ciğer yemem” demeyin, bu spesyali mutlaka deneyin.
Fransız peynirlerini denemek için Place Gutenberg’e çok yakın Rue des Tonneliers’de “La Cloche a fromage”ı öneririm. Şarap eşliğinde çeşit çeşit peynir ve ekmek tadımı yapabilir, dilerseniz marketinden de alışveriş yapabilirsiniz.
Eğer Alsaz mutfağından hoşlanmazsanız, geriye önerebilecek tek bir yemek kalıyor. O da döner… Şaşırmayın, Strazburglular için döner kebap neredeyse bir Fransız yemeği. Şehrin dört bir yanındaki kebap evlerinde, Türk damak tadına yakın bir yemek yemeniz mümkün. Bu restoranların sahipleri de çoğunlukla Türkler…
Restoranların öğle ve akşam yemeği saatlerinde çoğunlukla hizmet vermedikleri konusunda da bir uyarıda bulunalım.
Place Gutenberg ve Place Kleber'in açıldığı ara sokaklarda geç saatlere kadar hizmet veren publar ve gece kulüpleri bulmak mümkün… Bunlar dışında şehirde son dönemlerin en popüler mekanları Le Retro ve Le Saxo. Place des Halles’deki Retro, tam anlamıyla bir diskotek, kurtlarınızı dökmek için birebir. Le Saxo ise daha hafif takılmak isteyenler özellikle cazseverler için ideal.
Strazburg’a gelip de leziz Alsaz şaraplarından bahsetmemek olmaz. Eğer vaktiniz varsa Alsaz Şarap yoluna çıkabilir, üzüm bağlarını gezebilir, beyaz şarap tadımı yapabilirsiniz. Şehir dışına çıkmadan şarabın tadına varmak istiyorsanız “Cave Historique des Hospices”i ziyaret edin.. 14. Yüzyıldan kalma bu şarap mahzeninde damak tadınıza uygun bir şarap bulabilir ve alışveriş yapabilirsiniz. Son zamanlarda açılan şarap barları özellikle kanallardaki teknelere açılan şarap barları rağbet görüyor. Bu barlar arasında en popüleri olan “Ill Vino”, Quai des Pêcheurs’de. Şehir merkezinden yürüyerek (ve tabiî ki sorarak) ulaşmanız da gayet kolay..
Strazburg, birçok Avrupa Birliği kurumuna evssipliği yaptığı için ziyaretçisi de çok. Bu nedenle de şehirde irili ufaklı birçok otel var. Özellikle şehir merkezinde 2 ve 3 yıldızlı oteller, kısa ziyaretler için gayet makul fiyatlar öneriyor… Şehri ziyaret etmek için en güzel zaman ise yazdan ziyade yılbaşı öncesi… Kar altındaki şehir, Kasım sonunda açılan Noel pazarı ile masalsı bir kimliğe bürünüyor…Tüm meydanlar, Katedral çevresi, Petite France’da kurulan Noel Pazarı, tezgahlarına dünyanın dört bir yanından turist çekmeyi başarıyor… Place Kleber’e dikilen Noel ağacı etrafındaki şölenler görenleri büyülüyor.. Kışın ve yılbaşının en çok yakıştığı şehir, adeta yılbaşı kartpostallarını andırıyor.
Tarihi MÖ 12’ye kadar uzanan Strazburg, 12 yıldan 16. yüzyıla kadar Roma İmparatorluğunun en önemli kentlerindendi. Şehir, 1681’de Almanlardan Fransızlara geçti.. 1789 Fransız Devrimi ile kimliğini tamamen yenileyen Strazburg, ülkenin milli marşı, ‘La Marseillaise’in bestlenmesine tanıklık etti. 1988’de 2000’inci yaşını kutlayan şehrin merkezi, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO’nun kültür mirasına dahil edilerek onurlandırıldı...
Ren Nehri'nin batı kolu olan Ill Nehri üzerinde bulunan Strazburg’un merkezi,, nehrin ortasında kalan bir ada. Bu ada birçok tarihi ve turistik yapıya evsahipliği yapıyor… Bunlardan ilki Dünyanın 6’ncı en uzun katedrali olan Notre Dame,… Katedral şehrin her noktasından görülebildiği için de turistlerin kutup yıldızı ve 142 metrelik bu dev gotik yapı,, Strazburg’daki ilk durağımız…
İnşaasına Roma İmparatorluğu döneminde 1015’te başlanan katedral, neredeyse 400 yılda tamamlanmış… Ön cephesinde yer alan eski ahitten hikayelerin tasvirleri görenleri büyülüyor. İçerisinde yer alan astronomik saat de türünün en güzel örneklerinden. 1300’lerden bu yana sadece 3 defa yenilenen saat, 200 yıldan fazladır çalışıyor… İçeri girmişken 142 metrelik kuleye tırmanmamak da olmaz. 332 basamağı çıkma gücünüz varsa sizi karşılayan manzara tüm yorgunluğa değer…
Katedral Meydanı’ndaki Kammerzell, Strazburg’un en eski evi.. 15. yüzyılda tüccarların kullandığı bu yarı ahşap yapı, bugün restoran olarak hizmet veriyor… Klasik ve modern Fransız mutfağının özellikle Alsaz yemeklerinin en güzel örneklerini tatmak istiyorsanız, uğramanızda fayda var.
![]() |
Strazburg'da kışın en güzel yanı da kurulan Noel Pazarı |
Strazburg’a gidip de “Petit France”ı görmemek olmaz. Almanların ismini verdiği bu ufak kanallar bölgesi, yarı ahşap Alsaz evleri, hediyelik eşya dükkanları, restoranları ve pub’larıyla şehir sakinleri ve turistlerin gözdesi…
Yeşil şehir
Şehir merkezi dışında Strazburg, kanalları, parkları ve bahçeleriyle ün salmış. Bunlardan en önemlisi Orangerie ve Botanik Bahçesi. Avrupa Konseyi’nin hemen yanında yer alan Orangerie, kentin en eski parkı. İçinde bir göl, bir şato bir de hayvanat bahçesini barındıran bu yemyeşil park, piknik alanı olarak ideal.Piknik sepetinizi kapıp, Alsaz bölgesinin sembolü leyleklerle güzel bir öğleden sonrası geçirmenizi tavsiye ederiz… L'Observatoire yani Gözlemevi Kubbesi 'nin eteğindeki Botanik Bahçesi de görmeye değer. Neredeyse 400 yıllık bir geçmiş olan 3,5 hektarlık bu alan, dünyanın dört bir yanından 6 bin çeşit bitki türünün 15 binden fazla örneğine ev sahipliği yapıyor.
Strazburg’da gezmenin en kolay iki yolu toplu taşıma ya da bisiklet.. Hem yollarda hem de kaldırımlarda yer alan bisiklet yolları şehrin dört bir yanına kolayca ulaşmanızı sağlıyor… Ayrıntılı bir şehir planı ve kiralık bir bisikletle gidemeyeceğiniz yer yok gibi. Bir diğer yöntem de şehrin gelişmiş toplu taşıma sistemi. Şehir merkezinde L’homme de Fer’e yürüyüp buradan Esplanade yönüne giden tramvaya binin. Botanik Bahçesi için Observatoire durağında inin. Orangerie içinse aktarma yapmak durumundasınız. Republique durağında inin. Bischeim yönüne giden 6 numaralı otobüse geçin, Orangerie durağında inin. Gözünüz korkmasın, Strazburg ‘un dakik tramvayları ve otobüsleri ile kaybolmanız mümkün değil… Şehrin mimarisini görmenin en güzel yolu ise tabiî ki bot turları. 1 saati bulan bu turlarla Strazburg kanallarında sefer yapmak mümkün. Turlar Katedral’in hemen yanındaki Rohan Sarayı’nın kıyısından kalkıyor…
Ne yenir ne içilir?
Strazburg diplomatik misyonu dışında aynı zamanda bir üniversite şehri… Bu nedenle şehrin birçok noktası restoranlar, barlar ve gece kulüpleriyle dolu…
Katedral’in karşı sokaklarından Rue de la Douane, Alsaz mutfağıyla ün salmış bir restoran, L’ancienne Douane”ın adresi. Bu klasik restoran Yaz aylarında terasıyla da hizmet veriyor…
Les 3 Brasseurs, hesaplı bir yemek için ideal… Gençlerin tercih ettiği bu mekan, şehrin en iyi “tarte flambee”leri ve biralarını yapıyor. “Tarte Flambee”yi Alsaz lahmacunu olarak adlandırmak yanlış olmaz…Ev yapımı Bira-lahmacun ikilisi Strazburg’da çok tutan bir menü.. Rue des Veaux’da bulunan bu şirin restorana şehir merkezinden yürüyerek ulaşabilirsiniz..
Petite France’daki restoranların en popülerleri “Maison de Tanneurs” ve “L’ami Schutz”.. “Maison de Tanneurs”,Alsaz bölgesinin en ünlü yemeklerinden Choucroute (şukrut)’un evi olarak biliniyor. Lahana ile bir sorununuz yoksa bu et yemeğini tatmadan Strazburg’dan ayrılmayın. “Foie Gras” yani kaz ciğerinin adresi ise “L’ami Schutz”. “Ciğer yemem” demeyin, bu spesyali mutlaka deneyin.
Fransız peynirlerini denemek için Place Gutenberg’e çok yakın Rue des Tonneliers’de “La Cloche a fromage”ı öneririm. Şarap eşliğinde çeşit çeşit peynir ve ekmek tadımı yapabilir, dilerseniz marketinden de alışveriş yapabilirsiniz.
Eğer Alsaz mutfağından hoşlanmazsanız, geriye önerebilecek tek bir yemek kalıyor. O da döner… Şaşırmayın, Strazburglular için döner kebap neredeyse bir Fransız yemeği. Şehrin dört bir yanındaki kebap evlerinde, Türk damak tadına yakın bir yemek yemeniz mümkün. Bu restoranların sahipleri de çoğunlukla Türkler…
Restoranların öğle ve akşam yemeği saatlerinde çoğunlukla hizmet vermedikleri konusunda da bir uyarıda bulunalım.
Place Gutenberg ve Place Kleber'in açıldığı ara sokaklarda geç saatlere kadar hizmet veren publar ve gece kulüpleri bulmak mümkün… Bunlar dışında şehirde son dönemlerin en popüler mekanları Le Retro ve Le Saxo. Place des Halles’deki Retro, tam anlamıyla bir diskotek, kurtlarınızı dökmek için birebir. Le Saxo ise daha hafif takılmak isteyenler özellikle cazseverler için ideal.
Strazburg’a gelip de leziz Alsaz şaraplarından bahsetmemek olmaz. Eğer vaktiniz varsa Alsaz Şarap yoluna çıkabilir, üzüm bağlarını gezebilir, beyaz şarap tadımı yapabilirsiniz. Şehir dışına çıkmadan şarabın tadına varmak istiyorsanız “Cave Historique des Hospices”i ziyaret edin.. 14. Yüzyıldan kalma bu şarap mahzeninde damak tadınıza uygun bir şarap bulabilir ve alışveriş yapabilirsiniz. Son zamanlarda açılan şarap barları özellikle kanallardaki teknelere açılan şarap barları rağbet görüyor. Bu barlar arasında en popüleri olan “Ill Vino”, Quai des Pêcheurs’de. Şehir merkezinden yürüyerek (ve tabiî ki sorarak) ulaşmanız da gayet kolay..
Strazburg, birçok Avrupa Birliği kurumuna evssipliği yaptığı için ziyaretçisi de çok. Bu nedenle de şehirde irili ufaklı birçok otel var. Özellikle şehir merkezinde 2 ve 3 yıldızlı oteller, kısa ziyaretler için gayet makul fiyatlar öneriyor… Şehri ziyaret etmek için en güzel zaman ise yazdan ziyade yılbaşı öncesi… Kar altındaki şehir, Kasım sonunda açılan Noel pazarı ile masalsı bir kimliğe bürünüyor…Tüm meydanlar, Katedral çevresi, Petite France’da kurulan Noel Pazarı, tezgahlarına dünyanın dört bir yanından turist çekmeyi başarıyor… Place Kleber’e dikilen Noel ağacı etrafındaki şölenler görenleri büyülüyor.. Kışın ve yılbaşının en çok yakıştığı şehir, adeta yılbaşı kartpostallarını andırıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder