“Dünyada
insan gözünün görebileceği en muhteşem kara parçası…”
Rivayet odur ki Kristof Kolomb, Küba’yı keşfettiğinde
dudaklarından dökülen ilk cümle bu olmuş. Ve Ekim 1492’de
İspanyol toprağı ilan ettiği bu muhteşem kara parçası, 1959’da
Fidel Castro ve silah arkadaşlarının komünist devrimine kadar,
İspanya ve ABD’ye karşı çetin bağımsızlık savaşlarından
sağ çıkmayı başardı.. Küba’da zaman 1959’da dondu kaldı…
Devrimin 50. Yılında Mayıs sonunda,, Kolomb’dan tam 517 yıl sonra ayak bastım başkent Havana’ya… Neredeyse gecayarısında Hotel Riviera*ya vardım.. 52 yıldır hiç değişmeyen dekorasyonu ve lobisinde güleryüzlü müzisyenlerin bir masa çevresinde kendi aralarında yaptıkları müzikle karşılandım… Saat çok geç olduğundan Havana’daki ilk gecemi, lobide “Buena Vista Social Club”den aşina olduğum Küba müziği ve Türkiye’de neredeyse 20 katı fiyat ödediğimiz eşsiz lezzete mojito’larla geçirdim…
Havana’da ilk sabahımda, muhteşem bir okyanus manzarası ve Malecon karşıladı beni. Malecon , bu “antika” başkentin, Atlantik Okyanusu kıyısındaki 8 kilometrelik sahil yolunun ismi …. 4 ve ya 5 yıldızlı otellerin bulunduğu Vedado bölgesinden başlayan ve Havana’nın merkezinden, eski şehre uzanan bu “kordon boyu” aynı zamanda Havanalıların buluştuğu, balık tuttuğu, uçurtma uçurduğu, dev dalgaların altında romantik yürüyüşler yaptığı, müziklerini icra ettiği ve dansettiği eğlence noktalarından biri…
Vedado’da görülmesi gereken en önemli yer şüphesiz Devrim Meydanı… 1 Mayıs’ta Fidel’in milyonlarca Kübalı ve dünyanın dört bir yanından gelen turistlere seslendiği sahnenin hemen arkasında dev bir Jose Marti heykeli yer alıyor. (devrimin fikir babası olan Marti, Küba’nın milli kahramanı. Ülkenin her yanında, her okulun önünde, her meydanda adına bir anıt görmek mümkün.. Bir nevi Küba’nın Atatürk’ü. Küba aynı zamanda ataturk büstünün türkiye dışında görülebileceği ender yerlerden.) Meydanın tam karşısında yer alan İçişleri Bakanlığı’nın dış cephesinde ise devrimin tüm dünyada tanınan ikonu Che Guevara’nın çelikten yapılmış dev bir kabartması var..
Hotel Nacional, Vedado’da görülmeye değer en eski yapılardan. 1930’dan bu yana hizmet veren otelin, devrim öncesi en önemli konukları arasında İngiliz siyaset adamı Winston Churchill, yazar Ernest Hemingway ve efsena şarkıcı Frank Sinatra var. Otel müşterisi olmayanların da içtenlikler karşılandığı Hotel Nacional, fotoğraf “müze”si ve okyanus manzaralı barıyla, gezimin soluklanma noktalarından biri oldu…
Coppelia, tüm Havanalıların buluşma noktası. Vedado’daki bu dev merkez ne bi bar ne de restoran. Coppelia herhalde dünyanın en büyük “dondurma parkı”. Şehrin bu en gözde mekanında, birbirinden lezzetli dondurmaların tadına bakmak istiyorsanız, benim gibi en az 1 saatlik uzun kuyruklara katlanmak zorundasınız. Mangolu dondurmasını denemeden Havana’dan ayrılmayın derim..
Vedado’dan Centro Habana yani şehir merkezine geldiğimde, eski binalarla süslü,denize inen geniş, El Prado bulvarında bir yürüyüş yapıyorum… ilk durağım Museo De La Revolucion yani devrim müzesi… burası aynı zamanda Fidel Castro’nun da bir zamanlar yaşadığı eski başkanlık Sarayı). Uzun zamandır sağlık sorunlarıyla boğuşan Fidel’in şu anda nerede yaşadığı soruma ise yanıt alamıyorum. Zira güvenlik sebebiyle kimse bilmiyor…
Merkezdeki ikinci durağım ise bir zamanların meclis binası olan Capitolio oluyor… Bu ihtişamlı yapı,, Amerika birleşik devletleri’nin capitol binası ve bir tapınağının iç içe geçmiş halini anımsatıyor. İçeri girdiğinizde sizi 11 metre uzunluğunda bronz bir kadın heykeli karşlıyor… Bu Cumhuriyet anıtı,, aynı zamanda dünyanın bir yapı içindeki en büyük 3. Heykeli…
Ve son durak, “Real Fábrica de Tabacos Partagás” yani Küba’nın en ünlü puro imalathanesi... 45 dakikalık bir turla tütünün nasıl dünyanın en ünlü puroları haline geldiğini görüyorum... Ciddi bir el emeği gerektiren bu işin, 9 aylık da bir eğitim süreci olduğunu öğreniyorum... ve meraklısına bir not daha, puroların kadınların baldırlarında sarıldığı tamamen bir şehir yatta dünya efsanesi!! Puro imalathaneleri sadece bir markaya yönelik de çalışmıyorlar. Bir imalathanede ünlü 4-5 puro markası aynı anda üretiliyor.
Habana Vieja
Başkentin en canlı, en güzel yerini yani Eski Havana’yı gezmeye 2. Gün başlıyorum (be 1 gün tabiiki yeterli olmuyor) Vedado’dan Habana Vieja (eski şehir)’ya gitmenin birçok yolu var… Eğer Atlantik’in zaman zaman ufak tsunami şiddetindeki dalgalarına yakalanma riskini alıyorsanız, Malecon’da uzun bir yürüyüşle istediğiniz heryere gidebilirsiniz… Daha kolay ve risksiz yollar ise taksi-ler.. Havana’da turistler için taksimetreli ve klimalı taksiler mevcut. Bunun dışında pazarlık yaparak binebileceğiniz lada marka yerel taksiler, bir motosikletin arkasına oyulmuş Hindistan cevizi oturtulmuş 2 kişilik coco-taksileri kullanabilirsiniz. Benim tercihim açık hava imkanı sunan coco-taksiler oldu.
Habana Vieja’ya Capitolio’nun tam önünden ara sokaklardan dalabilirsiniz. Ya da benim sahil yolundan şehrin diğer ucundaki Museo del Ron, yani Rom Müzesi yani Havana Club’ın cennetine uğrayıp, oradan geze geze dönebilirsiniz…
Museo del Ron’da, Küba’nın en önemli geçim kaynağı şeker kamışından, korsanların efsane içkisine uzanan süreci adım adım öğreniyorsunuz. Turun en sonunda rom tadımı ve kültürüyle ilgili de kısa ama yeterli bir ders alıyorsunuz..
Müze’nin yan sokağından girdiğiniz anda da eski şehirle içiçe buluyorsunuz kendinizi, batıya devam ettiğiniz sürece eski meydanları, katedral çevresini, buralarda kurulan açık hava pazarlarını ve müzeleri keşfedeceksiniz… Küba müziği de uğradğınız heryerde sizi bulacak. Yazının ilerleyen satırlarında bahsedeceğim her Küba müziğinin canlı performans olduğunu da şimdiden söyleyeyim…
Eski Havana, Ernest Hemingway’in uğrak mekanlarına da ev sahipliği yapıyor. Hemingway’in kaldığı otel Ambos Mundos’ta canlı müzik eşliğinde soluklanabilir,, fotoğraflarıyla dolu lobiyi gezebilirsiniz.
Havana’ya gelmişken üstadın "My mojito in the Bodeguita del Medio and my daiquiri in the Floridita" sözünü de yerine getirmemek olmaz. La Bodeguita del Medio’da Küba melodileri içinde dünyanın en lezzetli Mojitosunu mutlaka tadın. Orada çalışan ve hediyelik eşya satan bayanla sohbet edin, Türk olduğunuzu duyduğunda nazar boncuklu bileziğini gösterecektir… Zamanın donduğu sokakları gezmeyi bitirdiğinizde de El Floridita’nın buz gibi Daiquri lerinden denemeyi ve barın bir köşesinde demlenen Ernest Hemingway heykeliyle fotoğraf çektirmeyi unutmayın.
Eski Havana’da her ev neredeyse aynı zamanda sanat galerisi, kapısı açık olan yerlerden girmeye çekinmeyin, uygun fiyata inanılmaz güzellikte tablolar bulmanız mümkün.
Havana’da görülmesi gereken bir yer de Casablanca.. Karayoluyla ya da Rom müzesinin hemen karşısındaki limandan feribotla gidilebilen bölgede Morro Kalesi, dev bir İsa heykeli ve Che’nin bir zamanlar karargah olarka kullandığı evi var.. Kalede her akşam tam 9’da yapılan top atışını seyretmeye mutlaka gidin ve ilginç hikayesinini öğrenmeyi unutmayın…
Che’nin karargahında onun kişisel eşyaları, fotoğrafları ve küba devrimi sırasında kullandığı her türlü alet edevatı yakından görmeniz mümkün… Girişte hemen sağ duvarda ise Che’nin annesine yazdığı mektuptan, Nazım Hikmet’in bir dizesiyle karşılaşıyorsunuz. “Yarım kalmış bir şarkının acısını toprağa götüreceğim…”
Gece hayatı
Gece hayatının kalbi, eski Havana’nın ufak tefek barları dışında, Vedado bölgesinde atıyor. Galerias de Paseo alışveriş merkezinin içindeki Jazz Cafe, Hotel Melia Cohiba’nın girişindeki Havana Cafe ve Callejon de Hamel, gece gezginlerinin en önemli 3 eğlence mekanı…
Küba gecelerinin bir vazgeçilmezi de kabareler. devrim öncesi zenginlerin ve mafyanın yaşayış ve eğlence hayatını sahneye taşıyan gösteriler, gayet turistik… Yine de özellikle Tropicana Show ses ve ışık sistemiyle, muhtşem dansları ve müzikleriyle bence görülmesi gereken bir kabare.
Şehri bu kadar anlatıp eşsiz kumsallarını es geçmek olmaz. Havana’nın bembeyaz kumla örtülü okyanus plajları da yılın neredeyse her döneminde, deniz ve güneşin keyfini çıkarmak isteyenleri bekliyor… Şehrin doğusuna 20 dakikalık bir yolculukla kendinizi 9 kilometrelik “playas del este”de buluyorsunuz… Her keseye uygun mekanları ve dalış aktiviteleriyle, bu plajlar kartpostal güzelliğinde…
Sonuç olarak devrimin, Fidel’in, Che’nin, Hemingway’in şehri, romun, puronun anavatanı için söylenebilecek tek bir kelime, tek bir cümle var.. “Gidin!” Gidin ve zamanın durduğu, dünyanın bu sayılı cennetlerinden birini deneyimleyin..
Gitmeden aklınızda bulunsun
* Küba’da 2 para birimi kullanılıyor. Kübalılar için peso ve turistler için CUC yani Cuban Convertible. 1 CUC neredeyse 30 pesoya eşit. Yani herşeye daha fazla ödüyorsunuz. Yanınızda dolarla gitmeyin zira komisyonu çok, Euro sorun çözücü… Her ner kadar 1 bardak mojitoya 1 CUC (yani Küba vatandaşlarının 30 katı) fiyat ödeseniz de Küba yine de o kadar pahalı gelmiyor.
* Otellerde konaklamak yerine daha yerel bir tatil geçirmek istiyorsanız ”casa particular” denen sistemden yararlananın… Kübalıların evlerindeki odaları turistlere kiraladığı sistem, devlet denetiminde olduğu için gayet temiz ve güvenilir. Fiyatları da otellere göre çok daha hesaplı.
* Küba mutfağı pek Türk damak tadına uymuyor.. Ancak deniz ürünleri sevenler çin burası bir cennet. Yemek için pahalı turist restornlarından kaçının ve ülkenin 2. Güzel sistemi “Paladar”ı keşfedin… bu sistem sayesinde Kübalılar, en fazla oniki sandalyeye kadar evlerini lokanta olarak açabiliyorlar. Devlet Paladar’larda karides, ıstakoz ve dana eti gibi “pahalı” ürünlerin sunulmasını yasaklıyor ancak uygulamada Türkiye’de jumbo diye satılan karideslerin kat kat büyüklerini ve nefis ıstakozları makul fiyatlarla mideye indirebilirsiniz.
* Küba’ya gelenlerin almadan dönmeyecekleri en önemli hediye tabiî ki puro. Ancak satın alırken dikkatli olun. sokakta size puro satmaya çalışanlardan uzak durun, ucuz olabilir ama kalitesi şühe götürür. Puro imalathanelerinden ve marketlerden şaşmayın. Her ne kadar uygulama farklılık gösterse de yasalara göre yurtdışına en fazla 23 tek puro çıkarabilirsiniz.
* Cep telefonunuz roaming’e açıksa, Küba’da herhangi bir sıkıntı yaşamazsınız. Internet erişimi ise sıkı kontrol altında ve bulunması zor. 4-5 yıldızlı otellerin internet hizmetlerinden yararlanmak her zaman daha hızlı ve daha “az” sınırlı.
* Bulunması zor olabileceğinden ilaçlarınızı ve hijyen malzemelerinizi yanınızda götürün.
Ve son bir not: Bayanların tek başına rahatlıkla seyahat edebileceiği şehir. Suç oranı çok düşük. Güleryüzlü ve misafirperver Havanalılar, kadınları rahatsız etme raddesine gelmeyecek kadar nazik ve gururlu insanlar.
Bu yazıyı 2009 Mayısı'ndaki üç haftalık Küba gezimin ardından AtlasJet'in dergisi Jetlife için hazırlamıştım. Hazır Küba dillere pelesenk olmuşken işinize yarar belki...
Devrimin 50. Yılında Mayıs sonunda,, Kolomb’dan tam 517 yıl sonra ayak bastım başkent Havana’ya… Neredeyse gecayarısında Hotel Riviera*ya vardım.. 52 yıldır hiç değişmeyen dekorasyonu ve lobisinde güleryüzlü müzisyenlerin bir masa çevresinde kendi aralarında yaptıkları müzikle karşılandım… Saat çok geç olduğundan Havana’daki ilk gecemi, lobide “Buena Vista Social Club”den aşina olduğum Küba müziği ve Türkiye’de neredeyse 20 katı fiyat ödediğimiz eşsiz lezzete mojito’larla geçirdim…
Havana’da ilk sabahımda, muhteşem bir okyanus manzarası ve Malecon karşıladı beni. Malecon , bu “antika” başkentin, Atlantik Okyanusu kıyısındaki 8 kilometrelik sahil yolunun ismi …. 4 ve ya 5 yıldızlı otellerin bulunduğu Vedado bölgesinden başlayan ve Havana’nın merkezinden, eski şehre uzanan bu “kordon boyu” aynı zamanda Havanalıların buluştuğu, balık tuttuğu, uçurtma uçurduğu, dev dalgaların altında romantik yürüyüşler yaptığı, müziklerini icra ettiği ve dansettiği eğlence noktalarından biri…
Vedado’da görülmesi gereken en önemli yer şüphesiz Devrim Meydanı… 1 Mayıs’ta Fidel’in milyonlarca Kübalı ve dünyanın dört bir yanından gelen turistlere seslendiği sahnenin hemen arkasında dev bir Jose Marti heykeli yer alıyor. (devrimin fikir babası olan Marti, Küba’nın milli kahramanı. Ülkenin her yanında, her okulun önünde, her meydanda adına bir anıt görmek mümkün.. Bir nevi Küba’nın Atatürk’ü. Küba aynı zamanda ataturk büstünün türkiye dışında görülebileceği ender yerlerden.) Meydanın tam karşısında yer alan İçişleri Bakanlığı’nın dış cephesinde ise devrimin tüm dünyada tanınan ikonu Che Guevara’nın çelikten yapılmış dev bir kabartması var..
Hotel Nacional, Vedado’da görülmeye değer en eski yapılardan. 1930’dan bu yana hizmet veren otelin, devrim öncesi en önemli konukları arasında İngiliz siyaset adamı Winston Churchill, yazar Ernest Hemingway ve efsena şarkıcı Frank Sinatra var. Otel müşterisi olmayanların da içtenlikler karşılandığı Hotel Nacional, fotoğraf “müze”si ve okyanus manzaralı barıyla, gezimin soluklanma noktalarından biri oldu…
Coppelia, tüm Havanalıların buluşma noktası. Vedado’daki bu dev merkez ne bi bar ne de restoran. Coppelia herhalde dünyanın en büyük “dondurma parkı”. Şehrin bu en gözde mekanında, birbirinden lezzetli dondurmaların tadına bakmak istiyorsanız, benim gibi en az 1 saatlik uzun kuyruklara katlanmak zorundasınız. Mangolu dondurmasını denemeden Havana’dan ayrılmayın derim..
Vedado’dan Centro Habana yani şehir merkezine geldiğimde, eski binalarla süslü,denize inen geniş, El Prado bulvarında bir yürüyüş yapıyorum… ilk durağım Museo De La Revolucion yani devrim müzesi… burası aynı zamanda Fidel Castro’nun da bir zamanlar yaşadığı eski başkanlık Sarayı). Uzun zamandır sağlık sorunlarıyla boğuşan Fidel’in şu anda nerede yaşadığı soruma ise yanıt alamıyorum. Zira güvenlik sebebiyle kimse bilmiyor…
Merkezdeki ikinci durağım ise bir zamanların meclis binası olan Capitolio oluyor… Bu ihtişamlı yapı,, Amerika birleşik devletleri’nin capitol binası ve bir tapınağının iç içe geçmiş halini anımsatıyor. İçeri girdiğinizde sizi 11 metre uzunluğunda bronz bir kadın heykeli karşlıyor… Bu Cumhuriyet anıtı,, aynı zamanda dünyanın bir yapı içindeki en büyük 3. Heykeli…
Ve son durak, “Real Fábrica de Tabacos Partagás” yani Küba’nın en ünlü puro imalathanesi... 45 dakikalık bir turla tütünün nasıl dünyanın en ünlü puroları haline geldiğini görüyorum... Ciddi bir el emeği gerektiren bu işin, 9 aylık da bir eğitim süreci olduğunu öğreniyorum... ve meraklısına bir not daha, puroların kadınların baldırlarında sarıldığı tamamen bir şehir yatta dünya efsanesi!! Puro imalathaneleri sadece bir markaya yönelik de çalışmıyorlar. Bir imalathanede ünlü 4-5 puro markası aynı anda üretiliyor.
Habana Vieja
Başkentin en canlı, en güzel yerini yani Eski Havana’yı gezmeye 2. Gün başlıyorum (be 1 gün tabiiki yeterli olmuyor) Vedado’dan Habana Vieja (eski şehir)’ya gitmenin birçok yolu var… Eğer Atlantik’in zaman zaman ufak tsunami şiddetindeki dalgalarına yakalanma riskini alıyorsanız, Malecon’da uzun bir yürüyüşle istediğiniz heryere gidebilirsiniz… Daha kolay ve risksiz yollar ise taksi-ler.. Havana’da turistler için taksimetreli ve klimalı taksiler mevcut. Bunun dışında pazarlık yaparak binebileceğiniz lada marka yerel taksiler, bir motosikletin arkasına oyulmuş Hindistan cevizi oturtulmuş 2 kişilik coco-taksileri kullanabilirsiniz. Benim tercihim açık hava imkanı sunan coco-taksiler oldu.
Habana Vieja’ya Capitolio’nun tam önünden ara sokaklardan dalabilirsiniz. Ya da benim sahil yolundan şehrin diğer ucundaki Museo del Ron, yani Rom Müzesi yani Havana Club’ın cennetine uğrayıp, oradan geze geze dönebilirsiniz…
Museo del Ron’da, Küba’nın en önemli geçim kaynağı şeker kamışından, korsanların efsane içkisine uzanan süreci adım adım öğreniyorsunuz. Turun en sonunda rom tadımı ve kültürüyle ilgili de kısa ama yeterli bir ders alıyorsunuz..
Müze’nin yan sokağından girdiğiniz anda da eski şehirle içiçe buluyorsunuz kendinizi, batıya devam ettiğiniz sürece eski meydanları, katedral çevresini, buralarda kurulan açık hava pazarlarını ve müzeleri keşfedeceksiniz… Küba müziği de uğradğınız heryerde sizi bulacak. Yazının ilerleyen satırlarında bahsedeceğim her Küba müziğinin canlı performans olduğunu da şimdiden söyleyeyim…
Eski Havana, Ernest Hemingway’in uğrak mekanlarına da ev sahipliği yapıyor. Hemingway’in kaldığı otel Ambos Mundos’ta canlı müzik eşliğinde soluklanabilir,, fotoğraflarıyla dolu lobiyi gezebilirsiniz.
Havana’ya gelmişken üstadın "My mojito in the Bodeguita del Medio and my daiquiri in the Floridita" sözünü de yerine getirmemek olmaz. La Bodeguita del Medio’da Küba melodileri içinde dünyanın en lezzetli Mojitosunu mutlaka tadın. Orada çalışan ve hediyelik eşya satan bayanla sohbet edin, Türk olduğunuzu duyduğunda nazar boncuklu bileziğini gösterecektir… Zamanın donduğu sokakları gezmeyi bitirdiğinizde de El Floridita’nın buz gibi Daiquri lerinden denemeyi ve barın bir köşesinde demlenen Ernest Hemingway heykeliyle fotoğraf çektirmeyi unutmayın.
Eski Havana’da her ev neredeyse aynı zamanda sanat galerisi, kapısı açık olan yerlerden girmeye çekinmeyin, uygun fiyata inanılmaz güzellikte tablolar bulmanız mümkün.
Havana’da görülmesi gereken bir yer de Casablanca.. Karayoluyla ya da Rom müzesinin hemen karşısındaki limandan feribotla gidilebilen bölgede Morro Kalesi, dev bir İsa heykeli ve Che’nin bir zamanlar karargah olarka kullandığı evi var.. Kalede her akşam tam 9’da yapılan top atışını seyretmeye mutlaka gidin ve ilginç hikayesinini öğrenmeyi unutmayın…
Che’nin karargahında onun kişisel eşyaları, fotoğrafları ve küba devrimi sırasında kullandığı her türlü alet edevatı yakından görmeniz mümkün… Girişte hemen sağ duvarda ise Che’nin annesine yazdığı mektuptan, Nazım Hikmet’in bir dizesiyle karşılaşıyorsunuz. “Yarım kalmış bir şarkının acısını toprağa götüreceğim…”
Gece hayatı
Gece hayatının kalbi, eski Havana’nın ufak tefek barları dışında, Vedado bölgesinde atıyor. Galerias de Paseo alışveriş merkezinin içindeki Jazz Cafe, Hotel Melia Cohiba’nın girişindeki Havana Cafe ve Callejon de Hamel, gece gezginlerinin en önemli 3 eğlence mekanı…
Küba gecelerinin bir vazgeçilmezi de kabareler. devrim öncesi zenginlerin ve mafyanın yaşayış ve eğlence hayatını sahneye taşıyan gösteriler, gayet turistik… Yine de özellikle Tropicana Show ses ve ışık sistemiyle, muhtşem dansları ve müzikleriyle bence görülmesi gereken bir kabare.
Şehri bu kadar anlatıp eşsiz kumsallarını es geçmek olmaz. Havana’nın bembeyaz kumla örtülü okyanus plajları da yılın neredeyse her döneminde, deniz ve güneşin keyfini çıkarmak isteyenleri bekliyor… Şehrin doğusuna 20 dakikalık bir yolculukla kendinizi 9 kilometrelik “playas del este”de buluyorsunuz… Her keseye uygun mekanları ve dalış aktiviteleriyle, bu plajlar kartpostal güzelliğinde…
Sonuç olarak devrimin, Fidel’in, Che’nin, Hemingway’in şehri, romun, puronun anavatanı için söylenebilecek tek bir kelime, tek bir cümle var.. “Gidin!” Gidin ve zamanın durduğu, dünyanın bu sayılı cennetlerinden birini deneyimleyin..
Gitmeden aklınızda bulunsun
* Küba’da 2 para birimi kullanılıyor. Kübalılar için peso ve turistler için CUC yani Cuban Convertible. 1 CUC neredeyse 30 pesoya eşit. Yani herşeye daha fazla ödüyorsunuz. Yanınızda dolarla gitmeyin zira komisyonu çok, Euro sorun çözücü… Her ner kadar 1 bardak mojitoya 1 CUC (yani Küba vatandaşlarının 30 katı) fiyat ödeseniz de Küba yine de o kadar pahalı gelmiyor.
* Otellerde konaklamak yerine daha yerel bir tatil geçirmek istiyorsanız ”casa particular” denen sistemden yararlananın… Kübalıların evlerindeki odaları turistlere kiraladığı sistem, devlet denetiminde olduğu için gayet temiz ve güvenilir. Fiyatları da otellere göre çok daha hesaplı.
* Küba mutfağı pek Türk damak tadına uymuyor.. Ancak deniz ürünleri sevenler çin burası bir cennet. Yemek için pahalı turist restornlarından kaçının ve ülkenin 2. Güzel sistemi “Paladar”ı keşfedin… bu sistem sayesinde Kübalılar, en fazla oniki sandalyeye kadar evlerini lokanta olarak açabiliyorlar. Devlet Paladar’larda karides, ıstakoz ve dana eti gibi “pahalı” ürünlerin sunulmasını yasaklıyor ancak uygulamada Türkiye’de jumbo diye satılan karideslerin kat kat büyüklerini ve nefis ıstakozları makul fiyatlarla mideye indirebilirsiniz.
* Küba’ya gelenlerin almadan dönmeyecekleri en önemli hediye tabiî ki puro. Ancak satın alırken dikkatli olun. sokakta size puro satmaya çalışanlardan uzak durun, ucuz olabilir ama kalitesi şühe götürür. Puro imalathanelerinden ve marketlerden şaşmayın. Her ne kadar uygulama farklılık gösterse de yasalara göre yurtdışına en fazla 23 tek puro çıkarabilirsiniz.
* Cep telefonunuz roaming’e açıksa, Küba’da herhangi bir sıkıntı yaşamazsınız. Internet erişimi ise sıkı kontrol altında ve bulunması zor. 4-5 yıldızlı otellerin internet hizmetlerinden yararlanmak her zaman daha hızlı ve daha “az” sınırlı.
* Bulunması zor olabileceğinden ilaçlarınızı ve hijyen malzemelerinizi yanınızda götürün.
Ve son bir not: Bayanların tek başına rahatlıkla seyahat edebileceiği şehir. Suç oranı çok düşük. Güleryüzlü ve misafirperver Havanalılar, kadınları rahatsız etme raddesine gelmeyecek kadar nazik ve gururlu insanlar.
Bu yazıyı 2009 Mayısı'ndaki üç haftalık Küba gezimin ardından AtlasJet'in dergisi Jetlife için hazırlamıştım. Hazır Küba dillere pelesenk olmuşken işinize yarar belki...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder