İnsanlar Hasan Hüseyin Korkmazgil’in şiirini
katlededursun, ölmesi zor olduğu iddia edilen bir Haziran daha geçiyor. Sen
ölümlerin en kolayını yaşadın geçen Haziran’da. Bana bu ayı yaşamak zor.
Duygu dökümümü yapmayacağım burada, ağlamadığım bir gün bile yok sen de biliyorsun. Geçen bir seneye bakıyorum da bir anda nasıl da büyümek zorunda kalmışım. 35 yaşında ailenin en küçüğü olmanın lüksü ve şımarıklığı imkansız artık. “Bir Burcu olsun bana bir şey olmaz” imkansız. Hayatımın sorumluluğunu tek başıma yükleniyorum. İtiraf ediyorum, zor gelmedi değil ama her şey öğreniliyor be.
Neler öğrendiğime şaşarsın. Yıllarca afili afili kullandığım Tezer Özlü’nün o meşhur lafı var ya “Herkes herkessiz yaşayabilir” Senin gidişinle herkessiz yaşayabildiğimi öğrendim. Kimse vazgeçilmez değilmiş. İnsanları hayatımdan çıkarmayı değil, insanların hayatından sessizce gitmeyi öğreniyorum şimdi. Kan sudan ağırmış gerçekten, tüm suyu-ödemi atıyorum bünyemden. Amma ağırlık yapıyormuş…
Sana olan kızgınlıklarımın ne boş olduğunun farkına vardım sonra. Sen saçını boyarken banyoyu batırmana nasıl da delirirdim. İşsizlik dönemimde bana destek olmak için vazgeçmiştin halbuki kuaför lüksünden. Beyazlarım çok arttı Burcu. Şimdi 9 bin kilometre ötede yeni hayatımda aynı senin gibi batırıyorum banyoyu. Kendimi cezalandırır gibi her saçımı boyadığımda ağlıyorum iyi mi!
Yeni bir hayat bu. Hayat devam etmiyor. Biri bitiyor, başka bir hayat kuruluyor. Ben senle birlikte öldürdüm o hayattaki Dilge’yi. Sanki başka bir evrende başka biriyim. Bu evrende gece leylak ve tomurcuk kokmuyor. Sanki yarınsız insanlar yok burada.
Dedim ya ölümlerin en acısız, en sakinini yaşadın sen. Gözün karardı, yattığın koltuktan kalktın bir an, sonra diğer tarafa bıraktın kendini. Fişin çekilmiş gibi.
Geçen ay doğumgünümde 1 yaş daha yaklaştım sana. Şu fotoğraftaki gibi, 1
yaşımdaki gibi baksan ya bir daha bana.Duygu dökümümü yapmayacağım burada, ağlamadığım bir gün bile yok sen de biliyorsun. Geçen bir seneye bakıyorum da bir anda nasıl da büyümek zorunda kalmışım. 35 yaşında ailenin en küçüğü olmanın lüksü ve şımarıklığı imkansız artık. “Bir Burcu olsun bana bir şey olmaz” imkansız. Hayatımın sorumluluğunu tek başıma yükleniyorum. İtiraf ediyorum, zor gelmedi değil ama her şey öğreniliyor be.
Neler öğrendiğime şaşarsın. Yıllarca afili afili kullandığım Tezer Özlü’nün o meşhur lafı var ya “Herkes herkessiz yaşayabilir” Senin gidişinle herkessiz yaşayabildiğimi öğrendim. Kimse vazgeçilmez değilmiş. İnsanları hayatımdan çıkarmayı değil, insanların hayatından sessizce gitmeyi öğreniyorum şimdi. Kan sudan ağırmış gerçekten, tüm suyu-ödemi atıyorum bünyemden. Amma ağırlık yapıyormuş…
Sana olan kızgınlıklarımın ne boş olduğunun farkına vardım sonra. Sen saçını boyarken banyoyu batırmana nasıl da delirirdim. İşsizlik dönemimde bana destek olmak için vazgeçmiştin halbuki kuaför lüksünden. Beyazlarım çok arttı Burcu. Şimdi 9 bin kilometre ötede yeni hayatımda aynı senin gibi batırıyorum banyoyu. Kendimi cezalandırır gibi her saçımı boyadığımda ağlıyorum iyi mi!
Yeni bir hayat bu. Hayat devam etmiyor. Biri bitiyor, başka bir hayat kuruluyor. Ben senle birlikte öldürdüm o hayattaki Dilge’yi. Sanki başka bir evrende başka biriyim. Bu evrende gece leylak ve tomurcuk kokmuyor. Sanki yarınsız insanlar yok burada.
Dedim ya ölümlerin en acısız, en sakinini yaşadın sen. Gözün karardı, yattığın koltuktan kalktın bir an, sonra diğer tarafa bıraktın kendini. Fişin çekilmiş gibi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder